Dr. Fahrettin Şanal

Tarih: 09.05.2024 00:41

44 yıl bir ay sonra?

Facebook Twitter Linked-in

Tam tamına 44 yıl bir ay Dr. Öğretim Üyesi olarak çalıştığım okul ile ilişiğim 24 Nisan 2024 tarihinde kesildi! Resmen işime son verildi! “Hayret, böyle bir şey nasıl olur?” diye bile soramadım. Çünkü Dekanlığın/Rektörlüğün gerekçesi çok ikna ediciydi. Gerekçe yaş haddi (67) imiş! Gerçi bana sorsalar bir 44 sene daha çalışacak gibi hissediyorum. Haydi bana sormasınlar. Diğer istatistik kurumları, enflasyonu %120 üzerinde gösterirken, %60 gösteren başarılı kuruma sorsalar ya! Muhtemelen benim yaşımı 33,5 gösterir! Üniversitedeki hizmetimi de 22 yıl 15 gün olarak açıklar. Oh, ne güzel olurdu!

Şaka bir tarafa, emeklilik beklenen bir gerçek durum, önemli olan ise o gerçeğe sağlıkla ulaşabilmek. Sadece sağlık da yetmez. Arkamızda “Hoş bir seda” bırakabilmek de önemlidir.

Daha önemlisi bu gerçeği kabul ederek, Tanrımıza şükretmektir. Şükürler olsun ki, emekliliğe resmen ulaştım.

Amerikalı bir akademisyen Türkiye’de bir konferansa gelir. Meslektaşları ile tanışır. Tanışırken bizim Türk akademisyene Lisans, Yüksek Lisans, Doktora eğitimini hangi Üniversitelerden aldığını sorar. Hatta diğer akademik unvanları da (Dr. Öğrt. Üyeliği, Doçentliği, Profesörlüğü…) sorar. Bizim Türk akademisyen gururla diyelim ki “Boğaziçi Üniversitesi” der. Boğaziçi yerine siz herhangi bir Üniversitemizin de adını yazabilirsiniz! Amerikalı şaşırır. “Nasıl olur?” der.

Gerçekten düşünün Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora derslerini aynı hocalardan alıyorsunuz. O da yetmiyor, akademik unvanları da aynı Üniversiteden alıyorsunuz! Ya Amerikalı akademisyen ne yapıyor? Her bir çalışmasını başka Üniversitelerde yapıyor. Akademik unvanlarını farklı Üniversitelerden alıyor. Sebep?

Sebep malum, bizimki bütün yüksek eğitimini, tek Üniversitedeki hocaların vizyonu, ufku, bilgisi neyse o kadar alıyor. Amerikalı ise başka Üniversitelerdeki farklı ufuklara sahip hocalardan eğitim alıyor. Yani vizyonu, ufku, bilgisi, tecrübesi farklı hocalardan eğitim almak gibi düşünelim. Haydi karşılaştıralım, hangisi mesleğinde daha yetişkindir?

Madem öyle ben niye 44 yıl aynı Fakültede Hoca olarak kaldım. Sahi niçin kaldım ki? Halbuki, Osmaniye Lisesinden Konya Selçuk Eğitime gelirken (25 Mart 1980), en fazla iki sene burada hocalık yapar, sonra Ankara Gazi Eğitime geçerim diye planlamıştım. Olmadı. En iyisi, entelektüel (!) maceramı özetleyeyim. Diyarbakır’da başladığım Yüksek Okul eğitimime yatay geçişle Gazi Eğitimde devam ettim. 1976 yılında Gazi Eğitim (3yıl) Enstitüsünden mezun oldum. 1986-87 Öğretim yılında bir yıl daha okuyup, Gazi Eğitimde Lisansımı (4.yılı) tamamladım.

1989 yılında İngiltere, Reading Üniversitesinde İkinci Dil Öğretimi konusunda bir yıl eğitim/diploma aldım. 1994 yılında Konya Selçuk Üniversitesinde Yüksek Lisansımı tamamladım. 2007 yılında Çukurova Üniversitesinde Doktora diplomamı aldım. Okumanın yaşı mı, olur? Doktoramı bitirdiğimde yaşım zaten 50 idi. O dönemdeki unvana göre Yardımcı Doçentliği 2011 yılında aldım.

Sadece bu kadar mı? Bu arada çeşitli ülkelerdeki akademik çalışmalara, konferanslara, projelere katıldım. Görgüsüzlük saymazsanız, birkaç ülke ismi vereyim. Amerika, Singapur, Almanya, Fransa, Avusturya, Macaristan, İtalya, Tayland, Dubai…

Yani demem o ki, mesleki gelişim için hizmet süreme ve yaşıma bakmaksızın akademik çalışmalardan kopmadım. Bütün bu yurt dışı faaliyetlere ya sınav kazanarak ya da Devletimizin/Üniversitemizin sağladığı imkanlarla katıldım.

Mesleki gelişim kadar önemli olan, belki ondan da önemlisi, bugün bir kısmı emekli olan yüzlerce öğrencimin (İngilizce Öğretmeni Meslektaşlarımın) yetişmesinde emeğimin olmasıdır. Vicdanımı rahatlatan, beni huzura kavuşturan duygumu sizlere anlatamam. Vicdan deyince aklıma geldi. Dersine ilk defa girdiğim öğrencilere tanışma faslında, Atatürk’ün şu sözünü mutlaka, ama mutlaka söylerdim. Neydi o söz? “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmek! Öğretmen olduklarında düşünmeyen, sorgulamayan, biat eden değil, aksine eleştirel düşünen, sorgulayan nesiller yetiştirmeleri gerektiğini anlatırdım. Özetle, İngilizce Bölümünün diğer akademisyenleri gibi, ben de öğrencilerimin branşlarında donanımlı, birer aydın öğretmen olmaları için elimden geleni yaptım. Artık görevimi onlara devretme zamanı geldi. Yazımı bitirirken bir dileğim var! Allah, herkese vicdan rahatlığı içinde, huzurla, sağlıkla emekli olmayı nasip etsin. Âmin.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —