Dr. Fahrettin Şanal


“Aga, agam, gişi, taman ...”

“Aga, agam, gişi, taman ...”


Konya’ya geldiğim yıllarda konuşurken bir arkadaşa “agam” diye hitap etmiştim. Mesela “Bak agam, dersin bitince konuşuruz.” gibi bir cümle dediğimi, var sayalım. Konya ova köylerinden olan arkadaş, bana, bizim oralarda Türkmenler de “agam” kelimesini kullanırlar demişti. Aslında Osmaniye/ Toprakkale’de emmilerim ağabeylerine “aga” derlerdi. Emmilerim dedeme de  “Aga veya Musa aga” diye hitap ederlerdi. Ağabeyleri için de aynı “Hanifi aga, Mustafa aga, Bekir aga...” gibi ifadeleri kullanırlardı. Küçük yaştakilere karşı “aga” kelimesini kullanmak ayrıca bir sevgi ifadesiydi. “Anlaşıldı mı, agam? Tamam mı, agam gibi?”

Türk Dil Kurumu sözlüğü Aga için, “1-Ağabey, büyük kardeş 2-Baba” anlamlarını vermiş. Başkaca anlamları da var. Sözü geçen kimse veya geniş toprak sahibi kimse gibi! Ben de, zaman zaman “agam” kelimesini halen kullanırım.

Bir televizyon programında Tokat’ın bir köyünden 60 yaş üstü bir adam konuşurken “Komşu kadın gişisini de aldı gitti. Köyü gişisiyle birlikte terk ettiler.” dedi. Sunucu “kiminle, kiminle?” diye sordu.“Gişisi ne demek, be?” dedi. 

Halbuki aynı kelimeyi benim babannelerim de kullanırlardı. “Kızlarına gişilerinizle iyi geçinin.” diye tembihlerlerdi. Dolayısıyla ben gişi kelimesini hemen anladım.Yine de sözlüğe baş vurayım. Gişi; “koca, eş” anlamına geliyormuş!

Başka bir kelime aklıma geldi. Gaziantep/ Nizip’te bir vatandaş “eskiden şeleknen çalı getirirdik.” dedi. Aynı kelimeyi Toprakkale’de de kullanırlardı. Mesela, bir şelek tırık çalısı getirirlerdi. Şelek de ne demek miş? “Sırtta taşınan yük” demek miş!

Sadece bu kelimeler mi? Bana ilginç gelen başka kelimeler de var. Mesela geçmiş yıllarda bir komşum bana “Hocam, biz seninle öğür müyüz?” diye sormuştu. Öğür de ne demek? Tabi anlamadım. Ama, bir örnekle öğrendim. Meğerse öğür, Konya’da yaşıt/taydaş/ akran anlamında kullanılırmış. Ben de, sonradan Konyalı olan birisi olarak “öğür” kelimesini öğrenmiş oldum.

Bir defasında da “Arkadaşlar, şöyle duldaya geçelim.” demiştim. Bazı arkadaşlar kelimenin anlamını bağlamdan çıkardılar. Ama Yozgatlı bir meslektaşım “dulda” kelimesini onların da kullandığını söylemişti. Hemmen sözlüğe bakalım!

Dulda;

  1. Yağmur, güneş ve rüzgarın etki yapmadığı gizli, kuytu yer, kenar, saklanılacak yer. Ağaç, bina gölgesi, gölge.
  2. Bir şeyin arka tarafı.
  3. Koruma, esirgeme, himaye. “Duldanız altında geçinip gidiyor.”

Eğer bu yazdıklarımı benim rahmetlik, babannelerime sözlü anlatsam bana “Hüs, Allahını seversen. Konuşup, durma.” derlerdi. “Hüs” mü? O da ne demek? Sözlükten önce kelimenin kullanıldığı konteksi vereyim. Yani bağlamı. Yine yukarıda bahsettiğim televizyon kanalında, 50 yaş üstü kaynana kadın, evi terk edip kaçmış gelinine iki de bir “Hüs, yalan söyleme! Hüs, ben konuşacağım.” diyordu. Burada “hüs” kelimesine takılmadım. Hüs kelimesinin bağlamı gösteriyor ki, “hüs” kelimesi “sus” anlamında kullanılıyor. Zaten bu kelimeyi benim rahmetlik babanneler de kullanırlardı. Bu sefer, bir sözlüğe bakmadan, kelimenin anlamını konteksten çıkarmış olduk.

Başka bir kelimeye geçelim mi? Siz hiç “Urup” altın aldınız mı? Almışsınızdır. Hâlâ bu kelimeyi veya buna benzer kelimeleri kullananlar vardır. “Nerede var? Ancak senin gibi ihtiyar bir azınlık bu bahsettiğin kelimeleri kullanıyordur.” dediğinizi duyar gbi oluyorum. Belki de bana öyle geliyordur! Yoksa “urup altın” dendiğinde, kuyumcu da, sizler de, “çeyrek altın” kast edildiğini anlamışsınızdır. Yani “urup” halk dilinde bir şeyin dörtte biri, veya çeyrek demekmiş.

 Bir “pıttır” kelimemiz vardı. Bırak anlamında. Elimi pıttır. Elimi bırak anlamında kullanırdık. İlginçtir ki Türk Dil Kurumu sözlüklerinde bu kelimeyi bulamadım. Bulamadığımı söyledim, “taman”.  Haydi buyrun, “taman” da ne demek?

Taman; “belirli bir anlamı olmayan, hani, hani ya, galiba,sanırım, az önce,demin,vallahi gibi kimi kelimeler yerine kullanılan genellikle cümlenin sonunda, kimi zaman da başına gelebilen bir belirteç.”  Örnek cümle vereyim. “ Sana söyledim, taman. Tek başına köyde nasıl kalırsın, ölürsün, taman.”

Sürahiye “bodüç” , su kabağından yapılmış maşrapaya da “kernip” derdik, deyip  ilginç kelimelere devam edebilirim. Ama etmeyeyim. 

Bu haftalık yazdığım yeter, taman. Yazmak istesem yazarım, sanki sırtımda şelek mi var? Yazımı, daha fazla uzatıp da sizleri sıkmayayım. Değil mi? Agalarım ne dersiniz? Bir de öğürlerime sorayım. Onlar ne derler, acaba?

  • Pazar 12.1 ° / 7.7 ° false
  • Pazartesi 12.6 ° / 6.9 ° Güneşli
  • Salı 12.4 ° / 6.3 ° false