Merhaba kıymetli okuyucularımız,
Dik durmak, doğruyu savunabilmek gerçekten zor bir iştir. Hele ki, her şeye eğilmeyi kendine sanat edinmiş insanların arasında… Haksızlıklar karşısında suskun kalan, yanlış işlere göz yuman, milletin hakkını hiçe sayan bir düzenin içinde dimdik durabilmek onurlu insanların işidir.
Bugün sizlere, haksızlıklar karşısında eğilmeyen, doğruları söylemekten çekinmeyen bir isimden bahsetmek istiyorum: Dr. Şükrü Şipal. Onun dik duruşu, benim bu köşemde yer almayı fazlasıyla hak ediyor.
Etrafıma bakıyorum; nice haksızlıklar yaşanıyor, ama bunlara dur demesi gereken insanlar sadece seyretmekle yetiniyor. Şükrü Hoca ise susmuyor. Artık ekonomik mücadelesini tamamlamış, ticaretle uğraşıyor; ancak toplumda gördüğü adaletsizlikler karşısında hâlâ dimdik duruyor. Kimsenin cesaret edemediği konularda açıkça konuşuyor, hakkı savunuyor. Milletin ezilmesine gönlü razı olmuyor.
Oysa hepimiz haksızlıklar karşısında direnmeliyiz. Eğilip, bükülmemeliyiz. Her insanın görevi, yanlışa “dur” demektir. Ama gelin görün ki, bunu yapabilen insanların sayısı çok azdır. Şükrü Hoca, toplumu ilgilendiren konularda sessiz kalmıyor. Kendi çıkarına dokunmayan meselelerde bile sadece adalet duygusuyla hareket ediyor. Haksızlığa razı olmuyor.
Bu memlekette Şükrü Şipal gibi 20 kişi daha olsa, inanıyorum ki birçok yanlış, kökünden kurutulurdu. Haksızlıklar, cesur insanların sesiyle azalır. İşte tam da bu yüzden, kimse korkmamalı. Doğru bildiğini söylemekten çekinmemelidir.
Şükrü Hoca’nın cesareti, toplumda ona karşı bir sevgi bağı oluşturdu. Çünkü insanlar, doğruya doğru diyenleri unutmaz.
Ve sizlere de çağrım var:
Dik durun, arkadaşlar! Dik durun!
Korkmayın, çünkü eğildikçe alışkanlık haline gelir. Eğer bugün eğilirsek, yarın doğrulmamıza izin vermezler!