Genelde yazılarıma başlığı en son yazarım. İlginçtir, bu sefer kuralı değiştirdim.. Yazıma başlamadan başlık attım. Başlığa bakar mısınız? Neymiş? Dostlardan kurtuluş yokmuş. Hadi canım sen de demeyin ha! Alınırım. Çünkü kimse dostlarından kurtulmak istemez. Bu arada sahi “dost” ne demektir? Sizce, mesela? Türk Dil Kurumu sözlüğünde verilen ikinci (sokak ağzı) anlamını tabi ki sormuyorum. Benim sorduğum aynı sözlükteki birinci anlamı yani “Sevilen, güvenilen, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse”.
Aslında bu sözü yıllar önce, bir sohbette şair ruhlu bir arkadaş kullanmıştı. Benim çok hoşuma gitmişti. Şimdi size sorayım güzel, manalı bir söz değil mi? Düşünün yıllarca beraber çalıştığınız bir arkadaşınız, dostunuz sizi ziyarete geliyor. Tabi, büyük ihtimalle siz onu mutlu bir şekilde ve güler yüzle karşılarsınız. Neden? Çünkü dost genelde arkadaşının kötü günlerinde yanında olan kimsedir. Elbette sadece kötü günlerinde değil, iyi günlerinde de arkadaşının yanında olur.
Eyvah nerdeyse “dostu” kardeş veya hısım, akraba yerine koyuyormuş gibi oldu. Öyle değil, ama öyle olsun. Hele şöyle bir düşünün, dostun kardeşten veya akrabadan daha öte olduğu durumlar yok mudur? Ben de biraz düşüneyim. Düşüneyim derken zaman kazanmaya çalışıyorum. Bahanem de hazır ha, kahve ve çay molası verdim. Bu arada düşünüyorum hangi anekdot ile düşüncemi destekleyeyim. Aklıma geldi.
Geçen gün Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Almanca Bölümü Hocaları benim emekliliğimi kutlama/veda yemeği verdiler. Dikkat ettiniz değil mi? Ben İngilizce Bölümü hocasıydım ama Almancacılarla yemekteyim. Bizim İngilizce Bölümü Hocaları da temmuz ayında bana veda/emeklilik yemeği vermişlerdi. Her iki bölüm hocaları da sağ olsunlar. Allah onlara da sağlıkla emekli olmayı nasip etsin.
Bu ne görgüsüzlük yahu! Konu dışı kendimden bahsettim. Hemen tekrar konuya dönüyorum. Almanca bölümünden meslektaşlarla konuşurken, bir arkadaş/dost benim de daha önceleri kullandığım bir söylemde bulundu;
“Arkadaşlar biz burada yıllarca aynı Fakültede beraber çalıştık. Konyalı olmayan arkadaşlar için söylüyorum. Mesela ben abimi, ablamı, erkek ve kız kardeşlerimi yılda bir görebiliyorum. Hatta bazen görmediğim yıllar oluyor. Ama bizler burada her gün birbirimizi görüyoruz. Sadece görmek değil kim dara düşse birbirimizin yardımına koşuyoruz. İyi ve kötü günlerde memleketten kimse gelinceye kadar, burada gerçek “dost” olan bizler yetişiyoruz…”
Adana ağzıyla, abo mu desem Konya ağzıyla, ano mu desem acaba? Baktım arkadaşın söyleminde nokta yok. Bıraksak bize daha neler, neler söyleyecek! Ama gerçekten doğru söylüyor. Ben de aynı düşüncedeyim. Mesela başımdan geçen bir olayı anlatayım.
2019 yılı mart ayında bir hafta sonu dişim ağrımaya başladı. Pazartesi diş ağrım arttı. Müthiş bir diş ağrım vardı. Kendi kendime diş ağrıma rağmen, bir ağrı kesici alır derse girerim diye düşündüm. Bir ağrı kesici ağrımı dindirmedi, bir tane daha aldım. Bayağı kuvvetli ağrı kesici ama yine kesmedi. Sanki ben derse girmezsem öğrencilerin bilgileri eksik kalacakmış! Eski kafa hoca anlayışı! Neyse derse girdim. Derse başlarken ben de kontrol edemediğim bir titreme başladı. Bir öğrenciye su getirttim. İçtim. Yok, titreme artarak devam ediyor. İlk aklıma gelen şey, sanatçılar sahnede ölmeyi düşlerler ya, ben de benim sonum sınıfta gelecek düşüncesi oldu. Hemen bölümdeki meslektaşlarımdan/dostlarımdan birine ulaşmak istedim. İlk aradığım arkadaş okul dışındaymış. İkincisini aradım, benim lafa bakın “Hoca Hanım ben sınıftayım. Müthiş bir titremem var. Ölüyorum!” O hemen bir başka meslektaşı arar. O koşturdu. Hocam ambulansa gerek yok dedi. Hemen en yakın hastanenin acil servisine götürdü. Sonuç? Tahmin ettiğiniz gibi ilaçların yan etkisiymiş.
Meslek hayatımda hemen hiç rapor almayan birisi olarak bu olaydan çıkarılacak ders nedir, diye sorarsanız. Herkesin bildiği gibi önce sağlık derim! Ama daha önemli bir dersi unutmayalım. O meslektaşların benimle ilgili telaşesi, hastaneye gittiğimi duyan dostların ilgisi, hatta şair ruhlu bir dostun benimle ilgili şiir (*) yazması, bana ayrı bir dersi öğretti.
Dostluk ne makam mevki ne de unvan meselesidir. Ya insan olma meselesidir. Öyleyse dostlardan kurtulmayalım. Hem de öyle dostlarımız olsun ki sadece kötü günlerimizde değil iyi günlerimizde de yanımızda olsunlar.
(*) 15.4.2022 tarihli köşemizde “Güler yüzlü bi adam!” başlıklı şiiri okuyabilirsiniz.