Tenkit, eleştiri, sorgulama,ve hatta yargılama kelimeleri sizlere neyi çağrıştırıyor? Yok soru uygun olmadı. Soru şöyle olmalıydı. Bu kelimeler ne anlama geliyor? Bu arada sorgulama derken tabi ki emniyetin yaptığı sorgulamayı kast etmiyorum. Yine aynı şekilde yargılama derken de adli yargılamayı kast etmiyorum. Normal günlük hayatta kişilerin yaptığı eleştiri, tenkit, sorgulama ve yargılamalardan bahsediyorum. Bu kelimeler gözünüzü korkutmasın. Bunların dördü de eş anlamlı diyebiliriz.Tek kelimeyle söyleyecek olursak, bu kelimelerde kast edilen “eleştiri” anlamıdır. Pekâlâ eleştiri ne demektir ki? “Eleştiri kelimesinin TDK sözlük sitesindeki anlamları şu şekilde sıralanıyor;
- Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit:
- Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik.
- Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama:”
Sizce günlük hayatımızda bu kelimelerin yüzü soğuk mudur? Eleştiri/ Tenkit/ Sorgulama/ Yargılama olumsuzluk işareti midir? Olumlu veya yapıcı eleştiri olamaz mı? Başka bir yazımda da kullandığım bir anekdotu tekrar yazayım. 1980 yılında bir İngiliz hocamız şöyle demişti; “Doğu (Asya) ve Batı (Avrupa) kültürleri arasındaki en büyük fark Sorgulama başka bir deyişle Eleştiridir.” Hayret, doğu kültürü mensupları olarak biz de eleştiri/sorgulama yok mudur? İngiliz hocanın kast etiği konu şuydu; “Siz de otorite ne derse doğrudur, anlayışı vardır. Evde anne babanız ne derse doğrudur. Kendini dini otorite sayanlar ne derlerse doğrudur. Kurum müdürlerinden, en yüksek devlet makamlarına kadar otoriteler, ne derlerse doğrudur. Onlara itiraz edilmez. Onların fikirleri eleştirilemez. Kısaca, onlara biat edilir.” Hoca devamında şöyle demişti; “Biz de, yani batı kültüründe özgür düşünce vardır. Toplumda otorite sayılacak kişileri herkes eleştirebilir. Yani sınıfta otorite olan öğretmenden, Kilisedeki otoriteye ve hatta devlet makamlarına kadar herkes eleştirilebilir.”
İngiliz hocanın bu sözleri üzerine, ta o yıllarda notlar almıştım. Hoca gerçekten, doğru mu söylüyordu ne? Mesela hatırlıyorum bizim köyde, o yıllarda ihtiyar bir karı koca vardı. Birbirlerini “Hoca” ya da “Hacı” diye çağırırlardı. Sebep falan hoca efendi demiş ki karı kocanın birbirlerini adlarıyla çağırmaları günah imiş! Hele üzüm sirkesi yapan bir nine vardı. Birden üzüm sirkesi yapmayı bıraktı. Çünkü Allahın yarattığı nimete/üzüme sirke yapmak için eziyet ediliyormuş! Eğer bu kişilerde eleştirel düşünme yeteneği olsaydı böyle mi yaparlardı? En azından, neden günah diye sorarlardı. Sirke yapılırken üzüme eziyet ediliyor da, kesip doğrayıp yemek yapılan sebzelere ne yapılıyor?
Aslında daha fazla örnekler verebilirim, ama arada sürçü klavye yaptım ve eleştirel düşünme yeteneğinden bahsettim. Doğu kültürü içinde bulunan ülkemizde de eleştirel düşünceyi hâlâ önlemek isteyenler var. Neden? Eleştirel düşünme olursa, insanlar sorgular, “kimse yanmayan kefen veya tövbe, tövbe Hz. Peygamberi hergün rüyanızda gösteren terlik(!) almaz.” Hele ilahiyatçı bir zatı muhteremin şu “Eğer otoriteye zarar verecekse, doğruları söylemek caiz değildir.” mealindeki sözünü dinlemez. Doğrusu da zaten, bir insanın kendisine söylenenleri sorgulamadan kabul etmemesidir!
Onun için bizler Bilge Kral olarak da bilinen merhum Aliya İzzet Begoviç’in (*) sözünü dinleyelim. Bilge Kral, ne diyor? “Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere eleştirel düşünme dersi koyardım. Batı’nın aksine Doğu, bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.” (Aliya İzzetbegoviç, Özgürlüğe Kaçışım, Zindandan Notlar) Bu sözün üstüne söz söylenmez. Biat kültürünü mü, eleştirel düşünme kültürünü mü tercih edersiniz? Karar sizin.
(*) Aliya İzzetbegoviç(1925-2003),namı diğer “Bilge Kral” Bosna-Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı, siyasetçi, avukat, İslam filozofu ve yazar.