Ülkeme bahar mı gelmiş? Baharda, ne oluyor ki? Tabiat yeniden canlanıyor. Ağaçlar, çiçekler, böcekler, çimenler sıkıcı, soğuk kış mevsiminden sonra yeniden hayat buluyorlar. İyi ama bu sene hiç kış yaşamadık ki! Gerçekten Konya’ya (şehir merkezine) doğru düzgün hiç kar yağmadı! Onun için pek de baharı hak etmedik gibi geliyor bana! Olsun, bahar deyince akla gelen ilk bahar mevsimi, her zaman için insana umut verir. Kısaca, ilk bahar demek umut demektir.
Gerçi bizler hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmayız. Çünkü biliriz ki, “Umutsuzluk, imansızlık alâmetidir.” Kendi özel hayatınızı düşünün. Mesela, hiç umutsuzluğa kapıldığınız oldu mu? Hayatınızdaki kışı atlatıp, ilk bahara ulaşamayacağınız gibi bir düşünceye kapıldınız mı? Yoksa, “Bu da geçer Ya Hu!” mu dediniz? Eminim öyle demişsinizdir. Öyle dediyseniz ne kastetmiş sinizdir? Ne kastettiğinizi anlatayım. “Yaşadığımız her şey gelip geçicidir ve cümlenin sonuna eklenen "Ya Hu (Ya Allah)" kelimesi ile kastedildiği gibi her şey Allah'tan gelir. Ne mutluluğumuzda rahatlayıp kontrolü elden bırakmalıyız, ne de mutsuzluğumuzda umutsuzluğa kapılıp isyan etmeliyiz. İçinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun unutmayalım ki bu da geçer ya Hu!..” Doğru anlatabildim mi, acaba?
Nedense çevremdeki birçok kişi bu sene baharın geldiğini bir Nisan’da anlamışlar. Ne yani koskoca Mart ayına ne oldu ki? Bizim arkadaşlar Mart ayını yediler. Gerçi 31 Mart tarihini hatırlıyorlar. Tekrar sorduğumda bu seneki Bahar Mevsimini 31 Mart, Nisan, Mayıs diye sayıyorlar. Demek ki Mart ayının 30 gününü silmişler. Neyse buna da şükür. Mart ayını tamamen de silebilirlerdi!
Bu duruma bir anlam veremedim. Arkadaşların Mart ayının ilk otuz gününü niçin yok saydıklarını araştırdım. Benim hiç ilgilenmediğim (!) bir konudan dolayı imiş. Benim tamamen yabancı (!) olduğum bir konudan, yani siyasetten dolayı imiş! Meğerse 31 Mart 2024 Mahalli İdareler seçim sonuçlarından dolayı imiş. Aman cıs, siyaseti bir tarafa bırakalım. Hemen konuyu değiştireyim.
Ramazan Bayramından bahsedeyim. Önce sorayım Ramazan ayını nasıl geçirdiniz? Bol, bol sohbetlere katılıp, vaazlar dinlediniz mi? En azından sakız çiğnemenin orucu bozup bozmadığını öğrenmişsinizdir! Burada meşhur tarihçimize atfen söylenen bir sözü aktarayım. Hatırladığım kadarıyla “Bu oruç ne garip bir şey, küçük bir lokma ekmek yeseniz bozuluyor da, milyonların hakkını yiyorsun bozulmuyor.” Sözün ona ait olduğundan emin olmadığım için tarihçimizin adını vermedim. Ama o sözdeki mesajdan da çok etkilendim.
Ben de bir tuhafım ha! Bahar diyorum işi siyasete getiriyorum. Ramazan Bayramından bahsedeyim diyorum, “ Kul hakkı yemek, orucu bozar mı?” ya getiriyorum. Halbuki Bayramın güzelliklerinden bahsetmek var iken, değil mi ya? Mesela Konya’da bayram bir başka kutlanır. Konya, henüz büyük bir kozmopolit şehir havasında olmadığı için komşular bayram ziyaretlerini eksik etmezler. Dahası ziyaret ve bayramlaşma geleneğini sürdürürler. Sadece bu kadar mı? Konya’da Bayramdan sonraki hafta, geçmiş bayramı kutlama haftasıdır! Bayramda görüşemeyenler birbirlerinin geçmiş Ramazan Bayramlarını kutlarlar!
Ben de bu geleneğe uyarak geçmiş Ramazan Bayramınız mübarek olsun diyorum. Hatta şöyle de diyebilirim, geçmiş bayramınızı Kutlama Haftanız kutlu olsun!