Değerli Başak Gazetesi okuyucuları ve sevgili hemşerilerim,
Öncelikle Başak Gazetesi imtiyaz sahibi Bahri Çolpan beyin teklif ve önerisi doğrultusunda sizlerle beni bu köşede buluşturduğu için Bahri beye teşekkürlerimi, sizlerde de içten bir Merhaba diyorum.
Haziran hasat ayı olunca hasılatı konu alan bir yazı paylaşmak istiyorum.
Ama akla ilk gelen çiftçilerimiz olmasın. Onlar baştacı, o konuyla ilgili ilerleyen günlerde yazacaklarım var.
Gelelim esasa,
Liselere Geçiş Sınavı 28 Haziran da açıklandı..
Rakamsal bir ifade kullanmamak istiyorum.
Çünkü her çocuk bir değer ve bir cevherdir. Tabi değer bilene ve yetiştiren ülkelere.
Tabi burada aileyi ve okulu es geçmiyorum.
Eğitim ve öğretim ailede başlar, okulla ve hayatla devam eder gider. Taki ömür bitip gidinceye kadar.
İlköğretim 8 yıl,buna bir de okul öncesini de eklediğimizde, 10 yıl gibi bir zaman çıkıyor.
Henüz oyun çağındaki bu çocuklarımızın son dört yılı tam anlamı ile yarış atı gibi bir hazırlamaya tabi tutuyoruz.
Okul ders ve ödevleri,
Özel ders ve ödevler,
Yardımcı kaynaklar,
Ve büyük büyük emek ve para.
Öyle ki !
Öğretmenini araştırıyoruz,
Okulunu sorguluyoruz,
Arkadaş seçiminde rol alıyoruz,
Hatta ve hatta, son yıl eve misafir dahi kabul etmiyoruz,
Çünkü, tüm aile olarak sınava hazırlanıyoruz.
İşin mali boyutuna hiç değinmeyeceğim.
Daha dört yıl sonraki üniversite sınavı ve üniversite hayatı
KPSS sınavı bunlara değinirsem sayfalar yetmez.
Bütün bu hazırlık ve çalışmaların sonucu ( Hasatı ) 28 Haziranda açıklandı.
Bu sonuca göre, yani puan ve yüzdelik dilime göre, liselere yerleşecekler, belki de bir puanla veya sıfır virgüllü puanlarla istedikleri liselere girebilecek veya giremeyecekler.
Şimdi soruyorum ve düşünmenizi istiyorum.
Çocuklarımız için bir puanların çok önem taşıdığı Türkiye’de bir oy kullanırken oylarımız verirken
Çocuklarımız için gösterdiğimiz ihtimamın ne kadarını sandığa gitmeden önce ve sandığa giderken düşünerek veriyoruz.
Bu verdiğimiz oylar değil mi, çocuklarımızın geleceğinin aydınlanmasında veya kararmasında belirleyici olacak olan, !
Bu durumu hem Memleketimiz Osmaniye, özeli için hem de ülkemiz için düşünmeliyiz.
Osmaniye tarihi ipek yoluna ve bir çok medeniyete beşiklik yapmış tarihsel bir değeri ve kaleler şehri denilmesi ile jeopolitik önemi olmuş bir şehir.
İnsan yaşadığı şehrin güzel olmasını ister,
İnsan yaşadığı şehrin insanlarının mutlu olmasını ister.
Öyleyse bizlere düşende nasıl ki, liselere geçiş sınavı için at gibi koşturduğumuz çocuklarımızı önemsiyoruz.
Onların yaşayacağı Osmaniye’yi ve Türkiye’yi de aynı ölçüde ve aynı sorumluluk bilinci ile yaklaşıp düşünerek sorgulayarak o bir oyu vermeliyiz.
Ne demiş atalarımız ; “ bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir vatanı kurtarır.”
Çocuklarımızın hepsi bir birinden kıymetli,
Sınava göre, liseye ve üniversiteye göre değer verilmesi söz konusu olamaz.
Bir Suriyeli benim memleketimde değer bulabiliyorsa
Bizim çocuklarımızda her anlamda ve her koşulda bu değeri sonuna kadar karşılıksız hak ediyor.