Dr. Fahrettin Şanal


Hayatın Acı Gerçeği!

Şair ne diyor? “Her ölüm erken ölümdür!” Sahiden öyle midir?


Şair ne diyor? “Her ölüm erken ölümdür!” Sahiden öyle midir? Aman, erken veya geç ne fark eder ki? Hayatın gerçeği, ölüm vardır. Aslında ölümü dünyadaki en adil olay diye tanımlayanları da duymuşsunuzdur. Dahası da var. Şems-i Tebrizi ölüm için ne diyor? “Herkes ölecek yaştadır.” Ölümle ilgili anonim başka sözler de var. Mesela “hasta olan değil, sırası gelen ölür” veya “Ölüm, hayata veda değil; sonsuzluğun kapısıdır.” gibi onlarca söz sıralayabilirim. Sonuç? 
Sonuç bildiğiniz gibidir. Yani ölüm, hayatın kaçınılmaz ve en anlaşılmaz gerçeğidir. İnsanlar yüzyıllardır ölümü anlamaya, kabullenmeye ve onu yenmeye çalışmışlardır. Şairler, yazarlar, filozoflar ve düşünürler, hatta devlet adamları ölümün anlamını tanımlamaya çalışmışlardır. Bir gerçek nasıl tanımlanabilir ki? Bir türküde/ilahide geçtiği gibi “ölmemeye çare mi var?” Yok. Gerçek ortada duruyor.
O zaman hiç ölüm güzellemesi yapmaya gerek yok. Ölüm sonrası Cennet veya Cehennem gibi konulara da ben giremem. Bu konular din hocalarının işi. Madem öyle durup dururken ne diye ölüm konusuna girdim. Başka konu mu yoktu?
Konu çok. Aslında tatil, çiçek, böcek gibi başka konu tasarlıyordum ki, bir gazete haberi beni etkiledi. Birkaç haftadır, kafam o habere takıldı. Bilmiyorum belki de o haber sizlerin de dikkatini çekmiştir. “Bir emekli öğretim görevlisi elleri, ayakları bağlı, çıplak halde bir çöp bidonuna konmuş ve bir ilçenin çöplüğüne atılmış…” Olayın şüpheli faili olarak oğlu gözaltına alınmış! Zaten bir evladı vardı! Beraber yaşıyorlardı.
E ne var bunda? Günde bunlar gibi bir sürü haber basın bültenlerini dolduruyor. Gündüz kuşak televizyon programları buna benzer olaylar ile dolu. Neden başka ölüm haberleri değil de illa bu haber seni etkiledi, diye sorabilirsiniz. Sorduysanız sebebini söyleyeyim.
Bu rahmetlik Hoca ve onun Ağa dediği yine rahmetlik bir başka Hoca ile hep beraber okul misafirhanesinde bir buçuk yıl kalmıştık. Hoca, Ağa lakaplı Hoca ve diğer birkaç bekar hoca 1980 yılında tanıştık. Bir buçuk yıl bu rahmetlik arkadaşlarla iyi ve kötü günlerimiz geçti. Hatıralarımız var. Mesela hiç unutmam 12 Eylül askeri darbesinin olduğu gün sabah erkenden bizleri Ağa uyandırmıştı. Sonra da okulun minibüsü ile ekmek alma bahanesiyle ufak bir Konya turu atmıştık! Artık ikisi de rahmetlik olan bu Hoca ve Ağa hiç birbirleriyle küsmezlerdi. Diyelim ki akşam tartışırlar, sabahleyin tartışma akşamda kaldı deyip, dostluklarını sürdürürlerdi. Rahmetlik Ağa hiç evlenmedi. Efkârlandığında yanık bir sesle, dertli dertli “Kara kaşlı Hatice’m türküsünü” söylerdi.
Ölü badem gözlü olur derler. Amacım rahmetlik arkadaşlarımı, zaten badem gözlülerdi diye övmek değil. Ama gerçekten branşlarında yetkin kişilerdi. Kimseye zararları yoktu. Onlar kendi dertleriyle kavrulan, gönül yorgunu insanlardı. Bohem hayatı yaşıyorlardı desem yalan olmaz.
Bahsettiğim habere konu olan Hoca kısa bir evlilik yaptı. Bu evlilikten bir oğlu oldu. İyi bir üniversite mezunu olan oğlu, babasının cesedini çöp bidonuna koyup çöplüğe attığını söylemiş. Tabi ki, bu gazetelerde yer alan iddia.
Daha fazla yazamayacağım. Rahmetlik Babaannemin duasıyla yazımı bitireyim. “Allah’ım hayırlı evlat, hayırlı devlet ve hayırlı ana baba ver.”

  • Salı 10.2 ° / 3.4 ° false
  • Çarşamba 11.5 ° / 1.9 ° Güneşli
  • Perşembe 13 ° / 1.5 ° Güneşli