Dr. Fahrettin Şanal


İlginç bir anekdot!


“Yaşar, ne yaşar, ne yaşamaz” eserini duymuşsunuzdur. Hani Üstat Aziz Nesin’in romanının adıdır. Ama, ben aynı isimle tiyatroya uyarlanmış halinden bahsedeceğim. Anadolu turnesine çıkmış bir tiyatro ekibi, Aziz Nesin’in bu eserini, o yıllarda ilçe olan Osmaniye’de de oynayacaklardı. 1970 li yıllar. Ben Osmaniye lisesinde öğrenciyim. O tiyatro için bilet aldım. Bir de baktım ki, liseden bir grup arkadaş da aynı tiyatroyu izlemek için bilet almışlar. Ama yönlendirilmiş bir grup. Nasıl mı? Bu eser o dönemin jargonu ile söyleyeyim bir komünist yazar tarafından yazılmış! Ee, bu tiyatroda da komünizm propangandası yapılmaktadır. Öyleyse oyun sabote edilmelidir! Grubun tabiri caizse “Çeribaşısı” öyle buyurmaktadır!

Neyse ki, sabote eylemi oyunu durdurmak şeklinde değildi. Ya, olur olmaz yerde bol bol alkışlayacaklar. Gürültü yapacaklar. Böylece oyunda verilmek istenen mesaj, seyirci tarafından alınmamış olacakmış! Performans sırasında bizim grup, alkışlayıp, bravo vesaire gibi haykırışlarda bulundukça tiyatro sanatçıları da şaşkına dönmüşlerdi. Sonuç oyunu durdurdular. Bir tiyatro sanatçısı gençlere bir soru sordu? Sonra, küçük de bir konuşma yaptı. Bizim arkadaşlar, sustular. Dut yemiş bülbüle döndüler, dahası kuzu kuzu seyrettiler. Halbuki, aynı oyun, o yıllarda TRT de dizi şeklinde sunulmuştu! Yani öyle komünizm propagandası olsa idi, hiç TRT de yayınlanır mıydı?

Yıl 1994, bir gün baktım ki, Konya’da oturduğum apartmanın önündeki sokakta birkaç kişilik gruplar halinde sivil insanlar var. Tam da arabayı park edeceğim, bir sivil vatandaş kendini tanıtıp, arabayı arka sokaklara park etmemi söyledi! Sebebini sordum. Meğerse Aziz Nesin bizim emekli öğretmen ve kitabevi sahibi olan komşumuzun misafiri olacakmış! Otellerde yer bulamamış! Zaten bir sene önce de Sivas yangınından (Sivas olayları 1993!) kurtulmuş. Benzeri olaylar olmasın diye emniyet güçleri tedbir almışlar. Çok şükür ki herhangi bir vukuat olmadı.

Tam da o günlerde bir televizyon kanalında Aziz Nesin’in yine bir başka eserinden uyarlanan “ZÜBÜK”, filmini izledim. Aman Allahım, gerçek hayatta var olan kişileri ve olayları aynen yansıtıyor. Gerçekten, merhum Aziz Nesin’in tanımıyla etrafınızda zübük kimseler yok mu? İşte tam burada, Aziz Nesin (1915-1995) ile ilgili bir anekdotu anlatmam gerek!

Bilenlerden özür dileyerek, eski bir milletvekili ve halen Türk Halk Müziği sanatçısının (Tolga Çandar’ın) televizyonda anlattığı anekdotu sizlere aktarayım. Malum, Aziz Nesin’in eserleri çeşitli dillere çevrilmiş. Bu eserleri okuyan bir Japon yazar Aziz Nesin’e hayran kalmış. Eserlerindeki yaratıcılığa, hayal gücüne, zekasına, anlatımına, adam müthiş bir hayranlık duymuş. Onunla tanışmak için ta Japonyadan Türkiye’ye gelmiş. Aziz Nesin ile tanışmış, ama ne tanışma! Hem onların kültüründen kaynaklı, hem de hayranlık duygusunun etkisiyle, saygıyla Aziz Nesin önünde eğilmiş. Onu bizzat tanımak istemiş. Bu arada Türk halkının arasına da karışmış. Okumuş, araştırmış. Türkiye’de hayatın akışına bakmış. Yeterince bizim vatandaşları tanıdıkça, olaylara şahit oldukça Aziz Nesin hakkındaki düşünceleri aşınmaya başlamış.

Sonuç? “Yahu, ben Aziz Nesin’i zeka küpü, zengin hayal gücüne sahip, yaratıcı bir yazar olarak düşünüyordum. Öyle kabul ediyordum. Halbuki adam ülkenizdeki sıradan olayları, bir katkı sunmadan dümdüz anlatıyormuş.” demiş. Hatta Türkiye’den ayrılırken, “Aziz görüşürüz, haydi eyvallah” deyip ayrılmış!

Durup dururken bu Aziz Nesin konusuna nereden girdik? Başka yazacak bir konu mu yoktu da, Aziz Nesin anekdotunu anlattım. Aslında konu çok da, hangisinden başlayacağımı bilemedim. Onun için yazıma 1970’lerden başladım, 1994’lere getirdim. Mesela, yazımın birinci paragrafından, gençlik, önyargı, yönlendirilme, ikna olma gibi kavramlar gözümde canlandı. İkinci paragrafında yine, ön yargı, ötekileştirme, genel anarşi gibi kavramlar aklıma geldi. 

Ama şu Zübük filmi yok mu, Zübük filmi, her vatandaş, onu mutlaka izlemeli, diye düşünüyorum. Bırakın yazarını şöyleydi, böyleydi, şucuydu, bucuydu diye yaftalamayı. Ama her şeyi bırakın mutlaka izleyin, derim.

Gelelim anekdota! Hikaye, nasıl bitiyordu? Aziz Nesin kendi zekasını, hayal gücünü, edebi kişiliğini değil de, Türkiye’deki hayatın, malesef doğal sayılacak akışını olduğu gibi yansıtıyormuş! Tabi ki, o Japon’a göre. O Japon’un mantığını dikkate alırsak, azıcık okur yazar olanlar için, tabiri caizse anlatacak veya yazacak konu enflasyonu vardır. Ben de var mıdır? Bilmem var mı ki? İllaki vardır, ama yazacağım konuları şimdiden ifşa etmeyeyim. Sadece, şu kadarcık söyleyeyim, gerçek hayat tecrübelerimi, izlenimlerimi, başkalarından dinlediklerimi yazmaya devam edeceğim. Elbette takdir sizlerin olacaktır.

  • Cumartesi 28.5 ° / 15.2 ° Güneşli
  • Pazar 34.3 ° / 19 ° Güneşli
  • Pazartesi 29.3 ° / 15.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı