Prof. Dr. Mustafa Fedai Çavuş


İlkokuldan Üniversiteye Eğitim

İlkokuldan Üniversiteye Eğitim


Eğitim sistemi her devletin varlık mücadelesinde en önemli konulardan biri olmuştur. Çünkü eğitim sisteminin başarısına paralel olarak devletin diğer kurumları başarı göstermektedir.  Başarılı eğitim sistemi bilim, sanayi, teknoloji, sanat vd. alanlarda da başarıyı getirmekte dolayısı ile refah içinde yaşayan toplumlar ve devletler ortaya çıkmaktadır.

Bugün geldiğimiz noktada modern ve gelişmiş diye adlandırdığımız Avrupa’nın bu hale gelmesinde şüphesiz ki Rönesans ve reformlar döneminde yapılanlar temel teşkil etmiştir. Rönesans dönemi olarak bilinen 14 ile 17. yüzyıl arasında Avrupa’da Orta Çağ sonrasında; siyasi, kültürel, politik, bilim, sanat, mimari ve eğitim alanlarında bir yenilenmeye gidilmiştir.

Rönesans’ın sonuçlarına baktığımızda bugünkü Avrupa medeniyetinin dönüşüm adımlarını da görmek mümkündür. Rönesans’la birlikte;

- Avrupa kilise baskısından kurtulup skolastik düşünceye son vererek   modernleşme çağına geçmiştir,

- Deney ve gözleme dayalı bilim gelişmeye başlamıştır,

- Reform hareketlerine alt yapı oluşmuştur,

- Ekonomi ve eğitimde gelişmeler olmuştur

- Özgür düşünce ile yeni sanat akımları ortaya çıkmıştır.

Aynı dönemde Osmanlı’nın eğitim sistemine baktığımızda da yaygın ve örgün eğitim sistemini görüyoruz. Fakat Avrupa’da Rönesans ve reform hareketleri ile yukarıya doğru bir ivme yakalanmışken maalesef Osmanlı’da ivme gerileme yönünde olmuştur.

Islahatlar ve Tanzimat dönemi olarak adlandırılan ve 1770’lerde başlayan süreçte Osmanlı modernleşmeye çalışmıştır. Özellikle 2. Mahmut döneminde yapılan değişiklikler devleti yeniden güçlü, milleti refaha kavuşturma yönünde önemli adımlardır.

Cumhuriyet’le birlikte yeni bir devlet yeni bir sistem kurulmuş, bu sistemin en önemli parçalarında birisi de milli eğitim sistemi olmuştur. Türk eğitim sisteminin günümüzdeki yapılanması, 3 Mart 1924’te yürürlüğe giren ve ülkedeki tüm eğitim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı eliyle, devlet kontrolü altına alınmasını öngören düzenlemeye dayanır. Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) adını taşıyan bu yasal düzenleme ile çoğulculuğa dayanan tüm eğitim kurumları ilga edilerek tüm aşamaları devlet tarafından belirlenen bir eğitim modeline geçilmiştir.

O günden bugüne eğitim sistemimizde bir standart sağlandığını söylemek maalesef mümkün değildir. Dinamik ve esnek bir süreç olan eğitimde elbette değişimler olacaktır. Fakat bizde yapılan değişimler sonraki gelenin öncekilerin yaptığını yanlış bularak değiştirmesi nedeniyle bir düzensizliğe dönüşmüştür.

20 yıllık tek partinin iktidar olduğu AKP döneminde en çok değişiklik yapılan (şu anda 8. bakan görev yapmaktadır) bakanlığın Milli Eğitim Bakanlığı olması da sistemsel sorunların çözülmemesinde önemli bir faktör olarak değerlendirilebilir.

Bugün örgün eğitim sistemi ilköğretim, ortaöğretim, lise ve üniversite olmak üzere dört ana basamağı kapsamaktadır. 12 yılı (4+4+4) zorunlu olan sistem anlayışına 2012 yılında geçilmiştir.

Yeni okulların açılması, mesleki eğitim ve akademik eğitim veren okullar, üniversiteye geçiş sisteminde yapılan sürekli ve ani değişiklikler Türk eğitim sisteminde istikrarın sağlanmasını engellerken eğitim alanı siyasi çatışmaların merkezine oturmaktadır.

Yapılan ulusal ve uluslararası eğitimde seviye araştırmaları maalesef eğitim çıktımızın seviyesinin çok düşük olduğunu göstermektedir. Aslında bu seviye üniversite sınavları veya Anadolu-Fen lisesi sınavlarındaki ders ortalamalarından da görülmektedir. Özellikle sayısal alanlarda net ortalamaları çok düşük seviyelerdedir. Bilim teknolojik ilerlemenin anahtarı olan temel bilimlerde yaşanan bu düşüş ülkenin her alanda gerilemesine yol açmaktadır.

Yaşanılan olumsuzluklarda öğrencinin aşırı ders yükü, ders müfredatlarının akademik olarak yüksek seviyede içeriğe sahip olması bir başka faktördür. Bu durum hem öğretmen sayısındaki yetersizlik nedeniyle bazı branşlarda öğretmenlere aşırı ders yükü oluştururken öğrencide bir üst seviyede alması gereken içeriğin yüklenmesi dolayısı ile erken bir bıkkınlık oluşmaktadır. 

Üniversite şamasına baktığımızda, 200’den fazla üniversitede 8 milyon civarında öğrenci öğrenim görmektedir. Bizimle yaklaşık aynı nüfusa sahip Almanya’da bu nüfus 3 milyon civarındadır. Öğrenci kalitesi ve çıktısı açısından oluşan fark ülkelerin sosyo-ekonomik durum farkını da göstermektedir.

 

Öyleyse şu soruya cevap vermek zorundayız.

Herkes 12 yıl zorunlu olarak okumalı, herkes üniversiteye gitmeli mi?

 

NOT:

İyi bir eğitim, iyi bir gelecek, iyi bir Türkiye için,

Yeni eğitim ve öğretim yılının tüm paydaşlara hayırlı olmasını dilerim.

 

tuna
15.09.2022 05:57:38
bir tkp üyesi chp seçmeni olarak osmaniyede kadirlide akp ve mhp lilere adanadan iş yaptırabiliyorsam hepiniz satılmışsınız sessiz kalanlarda satılık demektir. Bak bunu bile açıkca yazıyorumki bana bişey deseniz cübbemi giyer akp ve mhp li ağalarınızı arar ağzını kapattırırım. siz gelişemezsiniz.

  • Çarşamba 11.5 ° / 1.9 ° Güneşli
  • Perşembe 13 ° / 1.5 ° Güneşli
  • Cuma 14 ° / 2.7 ° Güneşli