Merhaba çok kıymetli okuyucularımız,
Yaklaşık 40 yıldır Türk basın camiasının içinde, kendi çapımda yazılar yazıyor, haberler üretiyor ve elimden geldiği oranda topluma faydalı olmaya çalışıyorum. Yanılıyorsam düzeltin, ancak yaklaşık on yıl öncesine kadar Türkiye’de bu denli ciddi ve yaygın orman yangınlarına rastlanmıyordu. Elbette yangınlar çıkıyordu ama bu kadar büyük, kontrol altına alınması güç ve yıkıcı boyutlara ulaşmıyordu. Çoğu kısa sürede müdahale edilerek söndürülebiliyordu.
Ancak özellikle son beş yıldır orman yangınları âdeta bir felaket halini aldı. Yaz ayları gelir gelmez, toplumun genelinde bir tedirginlik baş gösteriyor. Herkes “Acaba bu yıl nerede yangın çıkacak?” korkusuyla yaşıyor. Ne yazık ki bu korku boşa da değil; Türkiye’nin dört bir yanında, özellikle de yaz aylarında, her yıl onlarca büyük orman yangını yaşanıyor.
Elbette haklı olarak eleştiriyoruz: “Neden yangın söndürme uçağımız az?”, “Neden daha hızlı müdahale edilemiyor?” diye. Ancak bence meselenin asıl kökü bu değildir. İsterseniz bin tane söndürme uçağınız olsun; eğer insanlarımızda orman bilinci yoksa, doğaya karşı sorumluluk hissi gelişmemişse, tüm bu çabalar boşa çıkar. Zaten bu çapta büyük yangınları havadan bile tamamen kontrol altına almak kolay değil.
Bu sebeple orman yangınlarına neden olanlara karşı caydırıcılığı yüksek, çok daha sert yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ormanları bilerek yakanlar için ömür boyu hapis cezası gibi ağır yaptırımların uygulanması gerektiğine inanıyorum. Orman, sadece ağaçtan ibaret değildir; içinde binlerce canlının yaşam alanı, bizim oksijen kaynağımız, geleceğimizin teminatıdır. Onu yakan sadece ağacı değil, hayatı da yakmış oluyor.
Geçtiğimiz günlerde Osmaniye’de de, Türkiye genelinde artan orman yangınları nedeniyle ormanlık alanlara giriş yasağı getirildi. Ancak gelin görün ki bu karar ne yazık ki yeterince etkili olmadı. Neden mi? Çünkü Osmaniye’nin en büyük ormanlık bölgelerinden biri olan Zorkun Yaylası’nda insanlar hala ormanın içine giriyor, ateş yakıyor, piknik yapıyor ve sonra hiçbir şey olmamış gibi oradan ayrılıyor. Bu da gösteriyor ki alınan yasak kararlarının uygulanması kadar denetlenmesi de büyük önem taşıyor. Denetim yapılmazsa, yasağın ne anlamı kalır?
Çok şükür, bu yıl Osmaniye’de büyük çaplı bir orman yangını yaşanmadı. Temennimiz, bundan sonra da yaşanmamasıdır. Ancak bu tamamen bizim dikkatimize, duyarlılığımıza ve bilinçli davranışlarımıza bağlıdır.
Bu vesileyle buradan tüm halkımıza çağrıda bulunmak istiyorum: Lütfen yaz aylarında ormanlık alanlara girmeyin. Yangın riski olan dönemde ateş yakmayın, izmarit atmayın, cam şişe bırakmayın. Ormanlara girenleri de kibarca uyarın; yasak olduğunu, büyük tehlikeye yol açabileceklerini hatırlatın. Bu, sadece bir vatandaşlık görevi değil, aynı zamanda insanlık görevidir.
Unutmayalım ki bu ormanlar milli servettir ve dolayısıyla hepimizindir. Sahip çıkmazsak kaybederiz. Ormanlarımızı korumak, geleceğimizi korumaktır.
