İsmet İpek


Osmaniye Uluları

Osmaniye Uluları


     Osmaniye 1865 yılında kurulmuş yeni bir şehir olsa da yerindeki Kınık şehrinin hatıralarına ve manevi mirasına da sahiptir. Beş mahallesi, iki minareli camisi, bir büyük pazaryeri, 17 köyü ve 53 mezrası olan Kınık şehri 18’inci yüzyıldasürüleriyle kışlamaya gelen aşiretler tarafından talan edilmiştir.

Aşiret devrinde halk göçebedir. Göçebe hayatta; mektep, medrese, cami imam olmadığı için dini hayatın yaşanmasında çok zorluk çekilmiştir.

            Osmaniye’nin kurucusu Ahmet Cevdet Paşa diyor ki;

“Bu havalideki Türkmen aşiretlerinin en şeriri Tecirli aşireti olup işleri daima gasp ü sirkat (baskın ve hırsızlık) idi. Biraz okuryazar Kara Kethüda namında biri var idi. O dahi ser-defter-i eşkıya olarak ber-vech-i bala Fırka-i Islahiye’ye gelemeyip serseri geşt ü güzar ediyordu.

Tecirli aşiretinde cenaze namazı kıldıracak hoca olmadığından meyyitlerini (ölülerini) hemen fevt oldukları (öldükleri) yerlerde defn edip çend-mah sonra bir hoca bulurlar ise kabri üzerine götürüp bir cenaze namazı kıldırırlar ve iki şahit ile zevc ve zevcenin akd-i nikâhı şeran sahih olduğunu bilmeyip mutlaka akd-i nikah için bir hoca lazımdır zannıyla zifaflarından sonra ne vakit bir hoca bulurlar ise nikah kıydırırlar ve çok kerre zevce hamil iken akd-i nikah olunur. Şuhur-u selase (üç aylar) münasebetiyle bir hoca giderse birçok cenaze namazları kılar ve hayli nikâhlar kıyar.

Bu vech ile eline epeyce para geçer ise de bu para ile semt-i selamete çıkmak güçtür. Ekseriya yine Tecirliler onu yollarda soyar. Hoca efendi bir yol bulup ta savuşabilirse ne mutlu. Hırsızlara tutulur ise kazanmış olduğu akçeden başka yanındaki Mushaf-ı şerifi dahi gasp ederler idi.” (A. Cevdet Paşa, Tezakir, s.164)        

Aşiret hayatı hakkında Fanizade Ali İlmi Efendi’nin hatıratı daçok anlamlı ve önemlidir; “Bu halk ekseriya ve daha doğrusu umumiyetle cahil kalmış iseler de itikatta pek metin, Allah ve peygamber deyince şaşırırlar. Hatta yemin edemezlerdi.”(İsmet İpek, Osmaniyeli, Hasret Matbaası, Osmaniye-2009)

            Aşiret içinde din görevlisi olmadığı için dini bilgileri zayıf olan halk ulu kişilere rağbet etmiş, onları yüceltmiştir.

Adana Vilayeti Salnamelerinde 1867’den 1880 yılına kadarki Osmaniye maddelerindeOsmaniye uluları için“Ve kaza-i mezbûredeeizze-i kiramdan Hasan Dede ve Süleyman Dede ve Yağmur Dede ve Pirili Sofu kuddisesirruhumhazeratınınmerkad-i mübarekeleri vardır” denilmiş, “eizze-i kiramdan”oldukları belirtilmiş, mezarları da “merkad-i mübareke” ve “makamat-ı aliye” diye ifade edilmiştir.

 

KARAÇAY’DAHASAN DEDE

            Adana Vilayeti Salnamelerinde bahsedilen ulu kişilerden Hasan dede Karaçay kenarında, şimdi yürüyüş yolu yapılan alandadır. 

Yürüyüş yolu yapılmadan öncesine kadar çevre halkı Hasan dede yatırına gitmiş, dua etmiştir. Hasan Dede yatırındaki dut ağacına bez bağlanarak dilek dilenmiş, buradaki Yada taşları üzerinde adaklar kesilerek, aş pişirilmiş, hem yenmiş ve yoksullara ikram edilmiştir.

Karaçay’ın kenarında, 2008 yılında Doğa Parkı ile başlayan düzenlemede toprağın 3 m altında kalan Hasan Dede’nin mezarı maalesef unutulup gitmiştir.

Halkın ziyaret etmesi, dua etmesi ve namaz kılabilmesi için Hasan Dede türbesi ve mescidi yapılmasına ilişkin isteğimiz üzerine 2012 yılında iki yerde kazı yapılmış, aranan mezar kalıntıları bulunamamıştır.

            Çukurova’da Mersin’de, Karaisalı’da, Ceyhan, Kadirli ve Osmaniye’de olmak üzere beş yerde Hasan Dede yatırı vardır. 

Ceyhan’daki Durhasan dede hakkında Kutlu Özen şöyle demektedir: “Durhasan Dede’nin türbesi Ceyhan ilçesine bağlı Zeytinbeli beldesinin Durhasan köyündedir. Türbe 1287/1870 yılında yapılmıştır. Durhasan Dede ziyaretinin etrafı kare biçiminde taş duvarla çevrilidir. Avludan içeri girildiğinde görkemli türbe tam karşıdadır. Türbe yuvarlak kubbelidir.”(Kutlu Özen, agm, S.561)

            Durhasan dede hakkında eski Adana Müze Müdürlerinden M. Hadi Altay şu bilgiyi vermektedir.

“Adana Müzesi Kütüphanesinde Dur Hasan Dede hakkında 1129/1717 ve 1132/1720 tarihli iki hüccet olduğuna göre bu türbenin 18. Yüzyılın ilk çeyreğinde yapıldığını söyleyebiliriz. Esasen mimar karakter bunu teyit etmektedir. Kapı sundurması altındaki eşikte görülen kazayağı şekli Yanyatır tahtacılarının damgasıdır.” (M. Hadi Altay, Adım Adım Çukurova, Kemal Matbaası, Adana-1965, S.41)

Kadirli’deki Hasan dede için Cumhuriyet Üniversitesi, Türk Dili Okutmanı Kutlu Özen tebliğinde der ki; “Hasan dede yatırı Kadirli ilçesinin İlbistanlı Köyündedir. Kadirlinin 7 km kuzeyinde ve Savrun vadisinin bat yakasındadır. Zaten bu mıntıka Hasan Dede olarak bilinir. Hasan Dede köprüsünün ve Savrun çayının yamacındaki düzlük arazide yer alır.

            Türbesi kubbeli, eski Türk çadırlarını andırır. Türbe üzerinde sonradan yazılmış bir kitabe vardır. Kitabeye göre Hasan dede 1365-1440 yılları arasında yaşamıştır. Türbe 1960 yılında Hüseyin Pınarbaşı adlı bir şahıs tarafından tamir edilmiştir.”(Kutlu Özen, Adana Yöresinde Üç Adak Yeri; Çoban dede, Hasan Dede ve Durhasan Dede Yatırları adlı tebliği, (yayın tarihi bilinmiyor) S.556)

            Kadirlili araştırmacı Dr. Esma Şimşek ise Hasan Dede’nin 17.yy’da Çukurova’da yaşadığını daha sonra Kırıkkale’ye gittiğini, Gazi Âşık Hasan Dede olarak ünlendiğini belirterek şöyle demiştir;
“Netice olarak Hoca Ahmet Yesevi’nin
yolundan yürüyen Hasan Dede Kırıkkale’ye yerleşmiştir. Fakat buradan başka yerlere de gitmiş, bir derviş gibi çok yer gezmiştir. Bir süre Kadirlide kaldığı da görülmektedir.” (Dr.Esma Şimşek; Âşık Hasan Dede Üzerine Yeni Tespitler, 5O. Kültür Sanat Yılında Dr. Mehmet Önder’e Armağan (Hazırlayan: Mehmet Yardımcı), Kültür Bak. Ankara:1996, s.256)

  • Cumartesi 28.5 ° / 15.2 ° Güneşli
  • Pazar 34.3 ° / 19 ° Güneşli
  • Pazartesi 29.3 ° / 15.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı