Dr. Fahrettin Şanal


Sizce ‘Hayat’ nedir?


“Hayat ne demektir?” diye bir soru sorulsa nasıl cevap verebilirim diye, düşündüm. Ne de olsa yaş kemale erdi. Herhalde hayatın anlamını anlatabilir ve de tarifini yapabilirim, değil mi? Yok, maalesef yapamıyorum. Dahası hiçbir şey aklıma gelmiyor. Bunca yıl boşa yaşamışım, anlaşılan! Neyse, her zaman olduğu gibi hemen Türk Dil Kurumu Sözlüğüne müracaat edeyim dedim. Tamam buldum. Hayat kelimesinin TDK sözlüğünde ikinci maddede yer alan anlamları işime yarar. A) Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa. B) avlu.
Tamam bu kadar deyip yazımı sonlandırsam mı, acaba? Yoksa “Hayat” kelimesinin birinci maddede geçen tanımlarından mı bahsedeyim. Gerçi birinci maddede A dan H ye kadar yani 9 farklı anlam verilmiş. Hangi bir anlamı ölçü alsam bilemedim. Burada işin kolayına kaçıp sizlere mi sorsam “Sizce ‘Hayat’ nedir?” diye. Böylece hayatın çilesini çeker gibi “Hayatı” tanımlamak size düşer. Ne bileyim, mesela tek kelimeyle hayatı tanımla deseler hangi kelimeleri kullanırsınız.
Sihirli soru “Size göre ‘Hayat’ nedir?” Sizlerin avukatlığını yaparak önce ben birkaç kelime yazayım. Bu son cümlemi sevmedim. Genelde insanlar “Şeytanın avukatlığını yapayım.” derlerdi! Ama siz alınmayın. Ben sizlerin avukatlığını yapacağım. 
Vaz geçtim. Onun yerine geçmişteki ünlü filozoflar, düşünürler hayatı nasıl tanımlamışlar, onları yazayım. “Hayat IZDIRAPtır. Hayat CEHENNEMdir. Hayat BİLGİdir. Hayat MÜCADELEdir. Hayat GÜÇtür. Hayat SANATtır. Hayat SAVAŞtır. Hayat BOŞ BİR ŞEYdir.”
Bu eski üstatlar da sanki hiç sevgi görmemişler gibi hayatı farklı tanımlamışlar. Halbuki size sorulsaydı eminim ki, “sevgi, barış, huzur, mutluluk, inanç, ibadet, sabır, umut, iyilik, güzellik” gibi kelimeleri sıralardınız. Nasıl, yukarıda vaz geçtim dediğim sizin avukatlığı iyi yapabildim mi?
Dikkatinizi çekmiştir, bir türlü “Hayat” konusuna giremiyorum. Peşrev yapıp duruyorum. Bir türlü hayatla güreşe başlayamıyorum. Nasıl başlayayım? Hayat beni yordu desem, yanlış anlaşılacak. Kimse de inanmayacak. Hani meşhur bir şarkı var ya “Ben yoruldum hayat, gelme üstüme” sözleriyle başlayan, mesela siz de hayatın sizi yorduğuna inanır mısınız? Benim 1983 ten beri tedavi, eğitim vesairesi için çilesini çektiğim oğlum bile, o şarkıyı sürekli dinlerken “Oğlum kim yoruldu?” diye sordum. Cevabı “Mesut” oldu! Ben değil de kendisi yorulmuş! Yani o bile beni hayatın yorduğuna inanmıyor. Laf aramızda ben de inanmıyorum.
Merak ediyorum sizler arasında, bu hayat beni yordu diyenler var mıdır? Hayat niye yorsun ki? Yorgunluk kavramı hayata bakış açınıza göre de değişebilir. Halbuki hayatı olduğu gibi kabul etmek gerekir. Yok bu son cümle çok pasif bir anlam veriyor. Belki hayat yerine etrafınızdaki insanları oldukları gibi kabul etmek gerekir demem daha uygun olurdu. İnsanların yapılarını değiştirmeye çalışmak hem zaman kaybı hem de çatışma ve huzursuzluk kaynağıdır. İnsanı yorar.
Şimdi soracaksınız “ne yani hırsızı hırsız, profesyonel üçkağıtçıyı üçkağıtçı, ahlaksızı ahlaksız vesaire olarak kabul edersek yorulmaz mıyız?” diye. Tabi o kadar da değil. Düşünün bir meslektaşınız gayri ahlaki işler yapıyor, siz de kendinizi yormamak için göz yumuyorsunuz. Yukarıda bahsettiğim gibi onu o haliyle kabullenip, arkadaşlığa devam ediyorsunuz. Bu olmadı işte. Bu duruma göz yummanız sizi daha çok yorar. Zaten insan olarak vicdanen de rahat edemezsiniz. Gereğini yapmanız bile belki de sizin bütün yorgunluğunuzu alır. Vicdanen huzur bulursunuz.
Yorgunluğa sebep olacak başka bir örnek vereyim. Mesela, sevmediğiniz bir işiniz var ise bu durum da sizi yorabilir. Sonra da hayat beni yordu dersiniz! Bu nasıl olabilir ki? Düşünelim öğretmen olmak için Eğitim Fakültesinde okuyorsunuz, ama çeşitli sebeplerden atanmıyorsunuz. Mecburen alternatif mesleklere yöneliyorsunuz. Özel sektörde bir iş buluyorsunuz veya devlette ağır mesleklerden polis, asker oluyorsunuz. Zekanın tariflerinden birisi de yeni durumlara uyum sağlama yeteneğidir. Eğer durumunuzu kabullenip yeni durumunuza uyum sağlamazsanız, işte o zaman yorulursunuz.
Aklıma garip bir örnek geldi. Garip çünkü bir meslektaş, babasından dolayı hayatın kendisini yorduğunu anlatmıştı. Neymiş babası onu üniversiteye gidinceye kadar aklına düştükçe dövmüş! Adam en yüksek akademik unvana ulaşmış ama bütün hayatı boyunca babasının sevgisizliğini, kendisini dövmesini unutamamış. Demek ki neymiş isterseniz profesör olun bazı konuları kafanızda çözemezseniz, hayat sizi yorar.
“Hayat” gibi geniş kapsamlı bir konuyu yazmaya çalışmak da insanı yorabilir! Hayatın tanımını yazmaya çalışırken, nasıl hayat yorgunluğuna geçtim anlamadım. Neyse, yine de siz umudu ve mücadeleyi elden bırakmayın. Siz değil, hayat yorulsun!

  • Salı 10.2 ° / 3.4 ° false
  • Çarşamba 11.5 ° / 1.9 ° Güneşli
  • Perşembe 13 ° / 1.5 ° Güneşli