Dr. Fahrettin Şanal


Sülalemizin baş öğretmeni Ahmet Şanal

Sülalemizin baş öğretmeni Ahmet Şanal


Sülalemizin ufkunu açan emmim hakkında yazmak bana kolay olur, gibi gelmişti.Ne olacak yani olayları kronolojik sıraya göre yazarım, olur biter zannetmiştim.İlkokula başladığım 1962 yılını temel alırsam, hemen her şeyi de hatırlıyorum. Hani yaş ilerledikçe insan eskiyi daha iyi hatırlarmış ya, sakın ha demans belirtisi demeyin! Ama onun hakkında yazmak, hiç de kolay değilmiş! Neden mi?

Konya’da emekli bir ağabeyimiz vardı. Rahmetli ile Osmaniye’den (babannem tarafından) hısımdık. Ailecek de görüşürdük. Bir görüşmemizde demişti ki “Ben Babamın ölümünde bile ağlamadım! Ama Başbuğun (Alparslan Türkeş’in) ölümünde ağladım!” Bu sözlere bir anlam verememiştim. Kendi kendime de “Allah, Allah bu nasıl bir duygu yüküdür?” diye kınamıştım. Aynı şey benim başıma geldi.Emmimin ölümünde aynı duyguya ben de kapılmıştım!

Neyse konuyu dağıtmadan emmimizle ilgili hikayeye devam edelim. Konuyu dağıtmadan derken, zaten önceki yazımızda da başta Dedemiz ve Babam olmak üzere ailenin hiç bir ferdine yer vermemiştik. Yine aynı şekilde devam edelim.

Emmim, liseden sonra, Bursa 2 yıllık Eğitim Enstitüsü Matematik Öğretmenliği bölümüne kaydını yaptırıyor. Şunu unutmayalım. 1965 yılından bahsediyoruz. Üniversite giriş sistemi bugünkünden tamamen farklı. Onun için bugünün gözlüğü ile 57 yıl öncesini değerlendirmek, yanlış olur. Başka bir okula/fakülteye gitme imkanı olmasına rağmen neden 2 yıllık bir okulu seçiyor? Abisine yük olmamak için!

Sonuçta, Orta Öğretime öğretmen olacaktır.Hemen hayata atılacaktır. İlk tayin yeri Adana/Kozan lisesidir. Haydi buyurun bakalım. Bizim sülalelenin okumuş, muallim olmuş ilk ferdi için yep yeni bir hayat başlamıştır. Ama ne hayat? Zannedersiniz bütün akrabayı taallukat onun şahsında Devlette kendilerine bir yer bulmuşlardır.

Onun öğretmen olması bizim evde de devrim gibiydi. Zannedersiniz bizim aile onun sayesinde sosyal sınıf atladı. Yıl 1967 bizim eve güzel bir halı, koltuk takımı geldi. Sadece bunlar mı, mutfağımızda da devrim oldu. Yemek pişirmede kullandığımız gaz ocağının yerini, tüplü ocak aldı. Daha önemlisi tel dolabın yerini buzdolabı aldı. Eyvah unutuyordum. Evimize ilk portatif radyo da alındı.

Emmim kendisini çocuklarından ayırmayan abisine borcunu ödüyordu. Yanlış anlaşılmasın yukarıdaki saydıklarımın hepsini emmim aldı demiyorum. Onun yönlendirmesi ve desteği sayesinde babam hayat standartımızı yükseltmişti. Bunlar ne ki? Maddi konuları hiç önemsemiyoruz. Esas manevi destek ve yönlendirmesini unuttuk!

Neydi o? O yıllarda Nahiye olan bizim Toprakkale 1965’te Belediyelik olmuştu. İyi de ne olmuş yani? Sülale olarak aileden bir kişinin Belediye başkanlığına aday olmasına karar verilir. Kim mi? Babam aday olur. Ama bir kaç oyla seçimi kaybeder.

İşte burada da, emmim büyük resmi çeker. Onun çektiği resme göre, ilk olarak, sülalede birlik beraberlik sağlanmalıdır! İkinci olarak, en kısa zamanda özelde kendisi ve diğer aile fertleri genelde sülalecek maddiyat konusu çözülmelidir! Üçüncü olarak, çocukları okutmalı, kendimizi yetiştirmeli ve öz güvenimizi artırmalıyız!

Kendisinden duymadım amma velakin, emmimdeki anlayış “Yeter demek gerilemek demektir.” sözüne uygundu. Zaten dinen de öyle değil midir? “Müslümanın iki günü denk olmamalıdır!” Hatta, hiç ihtiyacı olmamasına, emekli maaşına ve diğer gelirlerine rağmen ölünceye kadar çalışmaya devam etti. Hani derler ya, “Müslümana emeklilik yoktur.” diye, tıpkı bu sözdeki gibi emekli olmadı.

Yukarıdaki “kendimizi yetiştirmeliyiz.” sözünü biraz açalım. Bizim eve geldiğinde malum eğitimci olunca çeşitli konular ortaya atar, münazaralar yapardık. Orada kulağımıza küpe olan bir şey söylemişti. Akşam yatmadan önce mutlaka kitap okuduğunu söylüyordu. Bizi okumaya teşvik ediyordu. Mesela Yaylaya giderken sadece ders kitapları almamızı değil başka hikaye, roman vesaire gibi kitaplar götürmemizi de tavsiye ederdi.

Gerekçesi neydi? Ona göre, bilgi güç demekti. Sadece güç mü? Bilgi ufuk demekti. O da yetmez, bilgi fikir demekti! İşte şimdi aklıma, Merhum Uğur Mumcu’nun şu sözü geldi “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz!”

O gün bugündür bizler okumaya devam ediyoruz. Emmimdeki eğitim hevesine çok somut bir örnek vereyim. 1970’li yıllarda Bursa İktisat Fakültesini kazandı ama o yıllardaki idarecilik hayatından dolayı devam edemedi.Neyse idarecilik konusuna girmeyelim! İdarecilik ve diğer hikayelerini de gelecek yazılarımıza bırakalım.

 

23 Şubat 2021 tarihi emmimin ölüm yıldönümü olduğu için, şimdi ölümü konusuna da kısaca değinelim.

 

         “Tandır tava geldi, hamur tükendi.

          Demir tava geldi, kömür tükendi

          İşler yola geldi, ÖMÜR tükendi.”

 

Yukarıdaki sözü yıllar önce kendisine demiştim de, çok beğenmişti. Bir de Şemsi Tebrizi’nin sözü vardı. “Herkes ölecek yaştadır.” Böyle durumda insanoğlu aciz ve kelimeler kifayetsiz kalıyor. İnancımız gereği takdiri İlahi diyoruz. Er ya da geç, bir gün her canlının ölümü tadacağının inancı ve bilincindeyiz.

Emmim, Covid-19 /Corana hastalığından öldü. Dualarımızı ondan ve tüm geçmişlerimizden esirgemeyelim. Fatihalarımızı okuyalım.

Allah rahmet eylesin.

NOT: Rahmetlik amcamız ölümünün 1. yılı münasebetiyle 23 Şubat 2022 Çarşamba günü saat 13.30’da Osmaniye Asri mezarlığındaki Mezarı başında dualarla anılacaktır.

 

  • Perşembe 23.2 ° / 8.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 23.4 ° / 11.5 ° Güneşli
  • Cumartesi 26.3 ° / 12.5 ° Güneşli