Etrafınıza bir bakın; gördüğünüz tek şey et ve kemik değil.
Attığınız her adımda, kimi zaman kulak tırmalayan, kimi zaman da insanın içini ürperten farklı sesler yankılanır.
Aslında bu diyar, yaşadığımız dünyanın ta kendisi. Kimisi gıcır gıcır parlıyor, kimisi kir pas içinde unutulmuş, kiminin içi ise bomboş...
Burası “Tenekeler Diyarı”.
****
Bu diyarın en gürültülü sakinleri boş tenekeler. İçinde ne bir fikir kırıntısı vardır ne de bir derinlik.
Ancak rüzgâr hafifçe esse ya da birisi yanlışlıkla dokunsa, öyle bir ses çıkarırlar ki sanırsınız dünya yerinden oynuyor.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların, sığ suların derin görünme çabasının vücut bulmuş halidir onlar.
İçleri boştur ama dışarıdan bakıldığında hacimli görünürler.
Bir toplantıda, bir akşam yemeğinde ya da sosyal medyanın o uçsuz bucaksız sayfalarında en çok onların sesini duyarsınız.
Boş tenekenin trajedisi; sesinin yüksekliğinin, içindeki boşluğun büyüklüğüyle doğru orantılı olmasıdır.
****
Sonra renkli tenekeler gelir. Onlar vitrinlerin yıldızıdır. Dışları pırıl pırıl boyalı, üzerlerinde en cafcaflı etiketler, en göz alıcı desenler vardır. Onlara bakarken gözleriniz kamaşır.
Ancak renkli tenekelerin bir sorunu vardır: Tüm enerjilerini dış boyalarına harcadıkları için, içlerindeki özü korumayı unuturlar.
Güneşin altında biraz fazla kaldıklarında boyaları çatlar, gerçek yüzleri ortaya çıkar. Onlar için görünmek, "olmak"tan her zaman daha önemlidir.
Maskelerin ardında yaşayan, imaj uğruna karakterinden feragat edenlerdir onlar.
****
Diyarın en stratejik noktalarında yağ tenekelerine rastlarsınız.
Onlar her ortama uyum sağlar. Tutunamazsınız onlara, ellerinizin arasından kayıp giderler.
Menfaatleri doğrultusunda her türlü yolu "yağlamayı" bilirler. İşlerin yürümesi için gereken o kaygan zemin, onların varlığıyla mümkündür.
Yağ tenekeleri tehlikelidir çünkü ne zaman nerede duracaklarını kestiremezsiniz. Bir bakmışsınız en yakın dostunuz, bir bakmışsınız sizi yarı yolda bırakan o kaygan zemin...
Onlar için ahlak ya da dürüstlük değil, "akış" önemlidir. Kendi yollarını açmak için başkalarının ayaklarını kaydırmaktan çekinmezler.
****
Ve ne yazık ki, diyarın en hüzünlü ve bazen de en karanlık yüzü ise çürük tenekeler.
Çürük teneke bozulmadır. Alttan alta kemiren bir nefretin, kıskançlığın ya da kötülüğün sonucudur bu. Dokunduğunuz an elinizde kalırlar.
Çürük bir tenekeyi onaramazsınız, çünkü yapısal bir çöküş söz konusudur.
Onlar, içindeki iyiliği tamamen kaybetmiş, sadece başkalarını da kendisi gibi aşağı çekmeye çalışanların sembolüdür.
****
Bu diyarın en kuytu köşelerinde paslı tenekeler bekler.
İlk bakışta onları değersiz sanabilirsiniz. Oysa o paslar, yaşanmışlıkların, fırtınaların ve gözyaşlarının izidir.
Paslı bir teneke, çok şey görmüş geçirmiş bir bilgedir aslında. Dışarıdan bakıldığında eskimiş, hırpalanmış görünselerde, içlerinde hala o eski, sağlamlık ve parlaklık vardır.
Onlar yalan söyleyemezler. Yaşadıkları her hayal kırıklığı metalin bir köşesinde oksitlenmiş, bir renk bırakmıştır.
Paslı bir tenekeye dokunduğunuzda elinize bulaşan şey kir değil, tarihtir. Onlar, popüler kültürün parıltısına kapılmayan, acısını da sevincini de tenekesinde taşıyanlardır.
****
Tenekeler Diyarında, karşınıza aniden büyük bir ayna çıktığını düşünün. O aynada ne görüyorsunuz?
Sadece sesiniz mi yankılanıyor sokaklarda ?
Başkaları sizi beğensin diye her gün yeni bir kat boya mı sürüyorsunuz ?
İşlerinizi halletmek için değerlerinizden mi kayıyorsunuz ?
Darbeleri, yaraları gururla mı taşıyorsunuz ?
Yoksa içindeki çürümeyi saklamaya çalışan bir mi ?
Belki de hepimiz bu roller arasında gidip geliyoruz. Bazen boş bir teneke kadar gürültücü, bazen bir yağ tenekesi kadar hesapçı olabiliyoruz.
Unutmayın;
En kıymetli teneke, dışı ne kadar paslı olursa olsun, içi dolu olandır.
İçinde ahlak, sevgi, dürüstlük ve vicdan taşıyan bir teneke, dünyanın tüm parıltılı boyalarından daha değerlidir.
Çünkü boya dökülür, yağ akar, boşluk yankılanır ama öz asla değişmez.
Sahi, biz hangi tenekeyiz, siz hangi tenekesiniz?
NOT
Yeni yılda sağlık, huzur ve mutluluklar dilerim…




