Dr. Fahrettin Şanal


Yaz rehaveti mi?

Yaz rehaveti mi?


Son günlerde kafama “rehavet” kelimesi takıldı. Aslında benim kelime haznemde olmayan bir kelimedir! Çünkü “rehavete kapılma, rehavete düşme, rehavetin üstümüze çökmesi” gibi kavramlar benim lügatimde yoktur. Ama şu Türk Dil Kurumu (tdk) sözlüğünde kesin vardır. Evet varmış! Sözlüğe göre, Arapça kökenli ve anlamı ise “Vücutta görülen gevşeklik, ağırlık, tembellik” imiş.

Evet, ne olacak şimdi? Vücutta görülen gevşeklik, ağırlık ve tembellik demek rehavet demekmiş. Gerçekten bu kelimelerin anlamını bilsem bile bunlar bana bulaşmaz. Eminim sizlere de bulaşmaz. Bizler için, “vücutta gevşeklik, ağırlık, tembellik” olamaz. Tabi ki, sözümüz sağlığadır. Sağlık problemini hariç tutuyorum.

Böyle iddialı laf ettiğime bakmayın, aslında, insanlar arasında “yaz rehaveti” diye bir kavram da vardır. Sahi yaz rehaveti de ne demektir? Yani kış boyu yoğun çalıştık, e sonra, yaz tatilini/rehavetini hak ettik! İşte burada, bir tıp hocasının emeklilik hakkında “Müslümana/insana emeklilik yoktur!” sözü aklıma geldi. Bu sözü “Müslümana/insana rehavet yoktur.” diye uyarlayabiliriz.

Gerçekten dünya ve ülke gündemine baktığınızda, insan hayatında rehavete yer olamayacağını zaten görürsünüz. Dünya ve ülke gündemini bir tarafa bırakalım, bireysel olarak bile rehavete kapılmamalıyız. Gerçi günümüz şartlarında kimsenin rehavete düşmesine de imkân yoktur! Neden? Yukarıda “Müslümana/insana rehavet yoktur” dediğimiz için olabilir mi? Tabi ki hayır. Ekonomik şartları bir düşünelim. Hangi emekli veya asgari ücretli tatile gidip, şöyle bir hafta on gün tatil yapayım, diyebilir?

Ne oldu yahu? Nereden emekli, asgari ücretli vesaire konusuna girdik? Şimdi bir yandaş telezof* bu yazıyı okusa hocam siyaset yapma der! Bu sözlerin neresi siyasetse? En iyisi geçmişten rehavetle ilgili bir örnek vereyim.

Hatırlıyorum da eskiden, yazları Osmaniye’mizin yaylası Zorkun’a giderdik. Okullar kapanınca gider, okullar açılmadan dönerdik. Yaklaşık üç ay yaylada kalırdık. Amaç hem Osmaniye’nin sıcağından kurtulmak hem de tatil yapmak. Tatil başka bir deyişle rehavet, tembellik, hayatın akışını yavaşlatmak demektir. Bu tatil yani rehavet, yani tembellik düşüncesi bana göre değil.

Rehavet düşüncesi bana göre olmadığı için, yaz tatilinde de ders çalışmaya, kitaplar okumaya devam ederdim. Hatta ufak tefek satış yapma maceralarım bile vardır. Bir satış maceramdan bahsedeyim. İlkokul bitip Ortaokula başlayacağımız yaz tatilinde çalışayım diye babama İngilizce Yardımcı kitap siparişi vermiştim. Tabi kitap alınmadı! İmkân olmadığından değil. Aksine, babam okumamızı teşvik ederdi. Büyük ihtimalle almayı unutmuştu. Ben de sanki babama mı eyvallah edeceğim der gibi gittim bir kitapçıyla anlaştım. O dönemin yaygın resimli macera (Teksas,Tommiks) kitaplarından alıp, mahallelerde sattım. Kazanç fena da değildi. İlk işim o parayla İngilizce Yardımcı ders kitabını alıp, İngilizce çalışmaya başlamak oldu. Fazla değil, daha neredeyse 60 yıl olacak İngilizce çalışmaya devam ediyorum. Hem de “Emeklilikte bile mi?” diye sormayın. Evet, emeklilikte bile. Yukarıda dedim ya, Müslümana/insana rehavet yoktur diye onun için çalışmaya devam.

Aynı mantıkla, kısa yaz tatillerinde bile sağ olsunlar, oğlum ve kızım okuyacağım kitapları seçerlerdi. Ben de zevkle o kitapları okurdum. Alışkanlık işte diyeceğim de alışkanlık değil aslında. Ya, nedir? Olsa olsa  hayat tarzıdır.

Yani, demem o ki sakın ha sakın, yaz rehavetine bile kapılmayın. Kendi alanınızda okumaya, yazmaya ve çalışmaya devam edin.

 

*Telezof; Televizyon kanallarında gazeteci veya bilim adamı kılıklı her konunun uzmanı gibi konuşan kadrolu eleman!

  • Cuma 16.8 ° / 10.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 14.3 ° / 8.8 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Pazar 11.5 ° / 9.7 ° Orta kuvvetli yağmurlu