Prof. Dr. Mustafa Fedai Çavuş

Tarih: 11.10.2024 13:37

Zamana Göre Değişmek mi, Zamanı Değiştirmek mi?

Facebook Twitter Linked-in

Bir yandan hepimiz aynı zaman diliminde yaşar, aynı saat dilimine tabiyizdir; diğer yandan ise her birey zamanı farklı algılar, yaşar ve ona göre şekillenir. Bu, kaçınılmaz bir paradoks gibi görünse de aslında hayatın temel gerçeklerinden biridir: Biz mi zamana göre değişiriz yoksa zamanı biz mi değiştiririz?

 

Zamanı anlamak ve ona göre yaşamak, tarih boyunca insanların üzerine kafa yorduğu bir meseledir. Kimi zaman, koşulların bizi şekillendirdiği düşüncesi hâkim olmuştur; kimi zaman ise insanın zamanı kontrol edebileceği, onu dilediği gibi yönlendirebileceği düşüncesi öne çıkmıştır. 

 

Herakleitos, “Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız” diyerek zamanın sürekli değişim halinde olduğunu belirtmiştir. Ona göre, insanlar bu değişime ayak uydurmak zorundadırlar. Her an, her saniye, biz farkında olsak da olmasak da değişiyoruz. Yaşlanıyoruz, öğreniyoruz, deneyimlerimiz birikiyor ve tüm bunlar zamanın bizi şekillendirdiği sürecin parçalarıdır. Bu değişim kaçınılmazdır ve çoğu zaman kontrolümüz dışındadır.

 

Modern dünyada da bu görüş hâlâ geçerliliğini koruyor. Hızla gelişen teknoloji, sosyokültürel dinamikler ve ekonomik dalgalanmalar, bireylerin zamana ayak uydurmasını zorunlu kılıyor. 

 

Küreselleşme çağında, zamanın baskısı altında kalmak adeta bir norm haline geldi. Dijitalleşen dünyada, bilgiye erişim hızlandıkça, zamanın da hızlandığını hissediyoruz. İş dünyası, bireylerden sürekli bir adaptasyon ve güncelleme bekliyor. Bu bağlamda, zamana göre değişmek, yaşamın devamı için zorunlu bir hale gelmiş durumda.

 

Ancak, bu sürekli değişim içinde kaybolmak, bireyin kendini ve değerlerini unutmasına yol açabilir. Zamanın gücüne teslim olmak, bizi yalnızca dış koşullara tepki veren bir varlık haline getirebilir. O zaman sorulması gereken kritik soru şudur: Zamanın bu denli güçlü olduğu bir dünyada, insanın bir inisiyatifi olabilir mi? Yani, zamanı değiştirmek ya da ona karşı koymak mümkün mü?

 

Zamanı değiştirmek, yüzeysel anlamda imkânsız görünse de, insan iradesinin ve eylemlerinin zamanın akışına etkisi büyüktür. İnsanlık tarihi, zamanı kontrol etme, ona meydan okuma ve kendi koşullarını yaratma mücadelesi ile doludur. Bu mücadele sonunda zamanı kontrol edemesek bile ona etki edebileceğimiz fikri daha belirgin hale geldi.

 

Modern dünyada  bireylerin zamanı değiştirme gücü daha somut şekillerde karşımıza çıkar. Teknolojinin gelişimi, zamanı "uzatma" ya da "kısaltma" yeteneğimizi arttırdı. Bir işin bir saatte yapılması gerektiği yerde, teknolojik araçlar sayesinde bu süre dakikalara indirgenebiliyor. Aynı şekilde, fiziksel sınırların ötesine geçerek, başka bir kıtadaki insanlarla anında iletişim kurabiliyoruz. 

 

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Teknoloji bize zaman üzerinde daha fazla kontrol imkânı sunarken, aynı zamanda bu kontrolü kaybetmemize de neden olabilir. Sosyal medya ve dijital dünya, zamanımızı nasıl yönettiğimiz konusunda bizi ikilemde bırakabiliyor. Bir yandan zamandan tasarruf ettiğimizi düşünürken, diğer yandan aslında zamanın kontrolünü teknolojiye teslim edebiliyoruz.

 

Zamana karşı duruşumuz, tamamen boyun eğmekle tamamen kontrol etmek arasında bir yerde bulunur. İnsanın zamanı nasıl deneyimlediği ve ona nasıl tepki verdiği, büyük ölçüde kişisel tercihlerine, yaşam koşullarına ve değerlerine bağlıdır.

 

Zamana göre değişmek, kaçınılmaz bir süreçtir. Bireyler, toplumsal ve çevresel değişimlere ayak uydurmak zorundadırlar. Ancak bu, pasif bir kabul değil, bilinçli bir adaptasyon olabilir. Zamanın bizi şekillendirmesine izin verirken, aynı zamanda değerlerimizi, amaçlarımızı ve hedeflerimizi de koruyabiliriz. Zamana uyum sağlarken, kendi benliğimizi yitirmemek önemlidir.

 

Zaman, hem düşmanımız hem de dostumuz olabilir. Onun karşısında tamamen savunmasız olmadığımız gibi, onu tamamen kontrol etmek de mümkün değildir. Zamana göre değişmek, bazen kaçınılmaz bir zorunlulukken, zamanı değiştirmek, insanın yaratıcılığının ve iradesinin bir yansımasıdır. İkisinin arasında bir denge bulmak, insanın yaşamını daha anlamlı ve dengeli kılabilir.

 

Zamanı bir düşman olarak görmek yerine, ona dostça yaklaşmak belki de en doğru yol olacaktır. Bizi şekillendiren koşulları kabul ederken, aynı zamanda bu koşulları kendi lehimize çevirebiliriz. Böylece, zamanın akışına karşı durmak yerine, onunla birlikte akmayı ve bu akış içinde kendimizi bulmayı öğrenebiliriz.

 

Zamana göre değişmek ya da zamanı değiştirmek… Bu sorunun kesin bir cevabı yoktur. Ancak, bireyin zamana karşı duruşu, onun yaşam kalitesini, mutluluğunu ve anlam arayışını doğrudan etkiler.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —