Bilgi çağında yaşıyoruz; internet ve dijital teknolojiler, insanlara bilgiye ulaşmanın yollarını açıyor. Ancak bu durum, derin bir bilgi anlayışı geliştirmekten ziyade, yüzeysel bilgi edinimini teşvik ediyor. Özellikle sosyal medya platformlarında, hızlı ve genellikle yanıltıcı bilgilerin hızla yayıldığı bir ortamda yaşıyoruz. Bu durum, bireylerin daha derin düşünmesini engellerken, yanlış bilgilerin gerçek olarak benimsenmesine yol açıyor.
Bireylerin eleştirel düşünme becerilerinin zayıflaması, cehaletin yükselişinin önemli bir nedenidir. Eğitim sistemimiz, genellikle bilgi aktarımına odaklanmakta ve öğrencilerin sorgulayıcı bir zihin geliştirmelerini destekleyecek araçlar sunmamaktadır. Bu durum, özellikle genç nesillerin, karşılaştıkları bilgileri sorgulamadan kabul etmelerine neden olmaktadır.
****
Bilgiye erişim her zamankinden daha kolayken, aynı zamanda cehaletin yükselişi de dikkat çekici bir şekilde artmaktadır. Bu çelişkili durum, sadece bireylerin bilgi eksikliği ile sınırlı kalmayıp, aynı zamanda toplumların ve grupların örgütlü bir cehalet haline gelmesiyle derinleşmektedir.
Örgütlü cehalet, belirli grupların ya da toplulukların, yanlış veya hatalı bilgilere dayalı inanç ve görüşleri sistematik bir şekilde yaymalarıdır.
Bu tür bir cehalet, bireysel hatalardan daha tehlikeli bir boyut taşır çünkü yanlış bilgiler, belirli bir ideoloji veya görüş etrafında örgütlenmiş şekilde toplumda kökleşebilir. Örgütlü cehalet, genellikle siyasi, dini veya ideolojik bir bağlamda ortaya çıkar.
Bu bağlamda, gruplar, kendi ideolojilerini destekleyen yanlış bilgileri yaymak için medya, sosyal medya ve diğer iletişim araçlarını kullanarak bir kampanya yürütürler. Böylece, toplumun belirli kesimleri, bu yanlış bilgilere dayalı bir gerçeklik algısı geliştirir. Bu da bireylerin kendi dünya görüşlerine uygun bilgi çerçevesi içinde yaşamalarına ve eleştirel düşünceyi göz ardı etmelerine neden olur.
****
Örgütlü cehaletin toplumsal etkileri derin ve yıkıcı olabilir. Yanlış bilgilere dayalı toplumsal hareketler, halkın sağlığı, güvenliği ve toplumsal huzuru açısından tehlike oluşturabilir. Bunun yanı sıra, örgütlü cehalet, demokratik süreçler üzerinde olumsuz bir etki yaratır. Seçim dönemlerinde, yanlış bilgilerle manipüle edilen kamuoyu, demokratik karar alma süreçlerini tehdit eder. Bu durum, demokrasinin temeli olan bilgilendirilmiş seçmenlerin sayısını azaltır ve toplumsal kutuplaşmayı artırır.
Sonuç olarak, bilgi çağında yaşarken, cehaletin artması kabul edilemez bir durumdur. Bilgi, bir güçtür ve bu gücü bilinçli bir şekilde kullanmak, daha aydınlık bir geleceğin teminatı olacaktır. Cehaleti besleyen unsurlarla mücadele etmek, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur. Bilginin önemi, yalnızca bireyler değil, tüm toplum için geçerlidir.
****
Her birey, kendine özgü bir zekâya sahiptir ve bu durum, her insanın olaylara ve kavramlara farklı bir bakış açısıyla yaklaşabileceğini gösterir. Dolayısıyla, insanlar herşeyi kendi akıl süzgeçlerinden geçirerek incelemeli, değerlendirmeli ve itaat edip etmeme konusunda bilinçli bir karar vermelidir. Aynı şekilde, nasıl bir itaat biçimi benimseyeceklerine de kendileri karar vermelidir. İnsan aklı, düşünüp analiz etmek için verilmiş bir nimetken, onu başkalarının kontrolüne bırakmak, ilahi emirlerin özüne de aykırıdır. Çünkü “akıl” insana sorgulaması, düşünmesi ve kullanması için verilmiştir; başkalarının elinde bir araç haline getirilmesi için değil. Hiçbir şeyi sorgulamayan, araştırmayan, düşünmeyen ve değerlendirmeyen bir insan, kendisini diğer canlılardan ayıran en temel yeteneğini kullanmamış olur. Bu durumda, insan olmanın özünü kaybederek diğer varlıklardan farkını yitirir yani hayvanlaşır.