Merhaba kıymetli okuyucularımız,
Osmaniye İl Millî Eğitim Müdürü’nün tayini çıktığında açık konuşmak gerekirse sevinmiştik, giden müdürden pek de memnun değildik. Ardından Gaziantep’ten Osmaniye’ye yeni bir İl Millî Eğitim Müdürü atandığını öğrendik. Bu kez de ister istemez şu soruyu sorduk: “Osmaniye’de bu görevi layıkıyla yapacak kimse yok muydu?”
Bu düşünceyle tepki gösterdik, eleştirdik.
Ancak zaman, bazı kanaatleri hızla değiştirebiliyor.
Göreve başlayan yeni İl Millî Eğitim Müdürü Aydın Albak’ı bir süre takip ettik. Kısa zaman içerisinde ortaya koyduğu çalışmalar, sergilediği yönetim anlayışı ve sahadaki duruşu bizleri fazlasıyla düşündürdü. Açık söylemek gerekirse, daha önce kaleme aldığımız yazıdan dolayı utandık. Çünkü Aydın Albak, çalışmalarıyla bizi adeta mahcup etti. Daha sonra kendisini bizzat tanıma fırsatı da bulduk ve bu mahcubiyetimizi kendisine açıkça ifade ettik.
Bir kente yeni atanan her bürokrat, göreve başladığı ilk günden itibaren kamuoyunun doğal merceği altındadır. Hele ki bu görev eğitim gibi, bir şehrin ve hatta ülkenin geleceğini doğrudan ilgilendiriyorsa; beklentiler de eleştiriler de kaçınılmaz olarak yüksek olur. Osmaniye İl Millî Eğitim Müdürü olarak göreve başlayan Aydın Albak için de süreç tam olarak böyle başladı.
İlk günlerde biz de dahil olmak üzere birçok kişi, “Osmaniye’de bu görevi yapacak insan yok muydu?” sorusunu sordu. Bu, aslında şehirlerin sıkça düştüğü bir refleks… Kendi içimizden bir isim beklerken, dışarıdan gelen yöneticilere mesafeli yaklaşmak. Ancak zaman, önyargıları sessiz ama net bir şekilde boşa çıkarabiliyor.
Aydın Albak, göreve başladığı günden bu yana attığı adımlarla bunu fazlasıyla başardı. Kurum içinde çözüm odaklı bir yönetim anlayışı sergileyerek, yıllardır kronikleşmiş sorunların üzerine kararlılıkla gitti. Sorunları erteleyen değil; doğru analiz eden, çözüm üreten bir yaklaşım benimsedi. Bu tutum, kısa sürede hem kurum çalışanları hem de kamuoyu nezdinde karşılık buldu.
Osmaniye’ye kazandırılan yeni okullar, eğitim altyapısına yapılan somut katkılar ve sahayla kurulan doğrudan temas, bu yönetim anlayışının en net göstergeleri oldu. “Eğitim masada değil, sahada yönetilir” anlayışının izlerini görmek mümkün. Okullarla, öğretmenlerle ve velilerle kurulan güçlü iletişim, sürecin sadece bürokratik değil; insani bir bakış açısıyla ele alındığını da ortaya koyuyor.
Bugün geldiğimiz noktada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Osmaniye, çok başarılı bir yöneticiyi kazanmış. Biz ise bunu ilk anda fark edememişiz. Bu durum, kentin değil; bizim bakış açımızın eksikliğiydi.
Sonuç olarak, Aydın Albak’ın ortaya koyduğu çalışmalar; bir yöneticinin bir kente nasıl değer katabileceğinin açık bir örneği olarak karşımızda duruyor. Önyargılar yerini veriye, eleştiriler yerini takdire bırakıyorsa, orada doğru bir yönetim vardır. Osmaniye eğitim camiası için bugün ortaya çıkan tablo da tam olarak budur.